Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: "Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmiştir"
Magazin
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
25.11.2023 - 14:00, Güncelleme:
25.11.2023 - 13:30
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: "Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmiştir"
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: "Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmiştir"
Antalya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen, ’İklim Demleniyor’ başlıklı panelde iklim değişikliğinin ülkemize ve tarım sektörüne olan etkileri masaya yatırıldı. İklim Gazetecisi Yasemin Mıstıkoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelin konuğu Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Dr. Mikdat Kadıoğlu oldu. Tarımın üstü açık bir fabrika gibi olduğunu belirten Kadıoğlu, meteorolojinin sağladığı verilerin sürdürülebilirlik için tarımsal planlamada kullanılmasının önemine dikkat çekti.Antalya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen ’İklim Demleniyor’ başlıklı panelde konuşan, iklim ve hava durumunun iki ayrı kavram olduğunu fakat sıklıkla karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “İklim değişikliği 100 yıllık bir olay; hava durumu ise günlük olarak değişiyor. Küresel ısınma devam ediyor. Dünyanın ateşi var. Bu ateşin yükselmesinin sebebi ise insanlardır. İnsanların doğaya yaptığı tahribat sonucu küresel ısınmanın etkileri öncelikle kutuplarda hissedilmeye başlandı. Artık günümüzde hepimiz iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. İklim hep değişe gelmiştir. Güneşin etkileri dünyanın astronomik hareketleri volkan patlaması ve tektonik hareketler buna neden olabilir. Dünya her 150 bin yılda periyodik olarak 1 derece ısınıp 1 derece soğur. Fakat günümüzde bu ısınma süresi 150 yıla indi; bin kat arttı. Önümüzdeki 70 yılda dünya 7 derece ısınabilir ve ekolojik sistem çökebilir” diye konuştu.Tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçilmeliDünyadaki iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlerle başladığını dile getiren Kadıoğlu, “Toprağın işlenmesinin ardından sanayi devriminin olması atmosfere olan sera gazı salınımını artırdı. 2100 yılında Ege ve Akdeniz’de 4 ila 7 derece artış olması bekleniyor. Bu koşullarda tarım ve hayvancılık yapmak çok zor. İklim değişikliği raporları okunarak önceden tarım sektörü planlanmalı. Gelecek için tarıma elverişli alanlar rezerve edilip yapılaşmanın önüne geçilmeli. Biz bugün tarım yapılacak yerlere apartmanlar dikiyoruz. Dünyadaki sıcak gün sayısı artıyor, bitki büyüme süreleri de değişiyor. Artık daha erken hasat yapılacak. Bu konuda hazırladığımız tarımda sürdürülebilirlik raporuna isteyenler internetten ulaşabilirler. Sıcaklığın artması bazı hastalıkları da artıracak. Gıda zehirlenmeleri, Akdeniz sineği gibi böcek ve parazitler artacak. 1 derecelik bir artış ishalin artmasına neden oluyor. Artan sağlık sorunları da tedavi masraflarını çoğaltacak” ifadelerini kullandı.İklim krizi doğal afetleri de artırıyorİklim krizinin doğal afetleri de artırdığını kaydeden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, orman yangınları, sel, fırtına, hortum ve yıldırım gibi olayların daha çok görülebileceği konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Kadıoğlu, şunları söyledi:“Isınmaya bağlı olarak, kıyılardaki su seviyeleri de yükselecek. Bu nedenle sulamada kullanılan yer altı su kaynaklarının tuzluluk oranı da artacak. Bazı sahil kesimleri ve kumsallar sular altında kalacak. Turizm etkilenecek. Turizm sezonu bahar aylarında başlayacak; sezon ortasında tatil yapmak aşırı sıcaklar nedeniyle mümkün olmayacak. Artık yaz ortasında ülkenin daha kuzeyleri tercih edilecek. Yağmur rejiminde ise güney bölgelerde azalırken Karadeniz’de ise artış gözlenecek. Dünyada ise özellikle Kuzey Afrika’da büyük kuraklıklar görülecek. Avrupa ülkelerine kitlesel göçler söz konusu olacak. Bu nedenle AB ülkeleri iklim krizine karşı daha hassas durumda çünkü kuraklık ve göç ulusal güvenlik problemlerine neden olabilir.”Su ayak izini azaltmak için tasarruf yapın2030 yılında Türkiye’nin su sıkıntısı yaşayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:“Peki bizler bu konuda neler yapabiliriz? Özellikle su, gıda ve enerji tüketimini azaltmamız lazım. Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür felsefesini herkesin benimsemesi çok önemli. Yağmur suyunu toplayın. Yağmur hasadı yapın. Bahçenizi yağmur suyuyla sulayın, kapınızın önünü bu suyla yıkayın. Su kaybını azaltmamız gerek. Yerel yönetimler de acilen iklim risk yönetimine geçmeli. Afetlere hazırlık iklim uyum çalışmalarına geçilmeli. Tarımda su ayak izine dikkat edilmeli, örneğin mısır salatalığa göre 2 kat daha az su tüketiyor. 2 kat fazla kar bırakıyor. Ülkemizde tropikal meyvelerin üretiminden vazgeçilmeli. Çünkü o bitkiler tropikal yağmurlara alışkın olduğu için ülkemizin su kaynaklarını tüketiyor. Kırmızı et yerine sebze tüketmeliyiz. Bir hamburger yapmak için tarladan ve çiftlikten tabağa gelene kadar 2,5 ton su harcanıyor. 1 A4 kağıt 10 litre su demek, 1 fincan kahve 140 litre ve 1 tişört üretmek için ise 2 bin 700 litre su harcanıyor. Avrupalı ülkeler az su tüketen ve verimli bitkilerin tarımını yaparken bizlerden çok su tüketen pamuk ve tekstil ürünlerini alıyor. Aslında farkında olmadan suyumuzu da onlara vermiş oluyoruz. Kurak bölgelerde sera kullanımı su tasarrufunu artırıyor. Tarım alanlarının yapılaşmaya kapatılması ve gelecek nesiller için de bu alanların korunması çok önem taşıyor.”
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: "Tarıma elverişli alanlarda yapılaşmadan acilen vazgeçilmiştir"
Antalya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen, ’İklim Demleniyor’ başlıklı panelde iklim değişikliğinin ülkemize ve tarım sektörüne olan etkileri masaya yatırıldı. İklim Gazetecisi Yasemin Mıstıkoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelin konuğu Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Dr. Mikdat Kadıoğlu oldu. Tarımın üstü açık bir fabrika gibi olduğunu belirten Kadıoğlu, meteorolojinin sağladığı verilerin sürdürülebilirlik için tarımsal planlamada kullanılmasının önemine dikkat çekti.
Antalya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen ’İklim Demleniyor’ başlıklı panelde konuşan, iklim ve hava durumunun iki ayrı kavram olduğunu fakat sıklıkla karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “İklim değişikliği 100 yıllık bir olay; hava durumu ise günlük olarak değişiyor. Küresel ısınma devam ediyor. Dünyanın ateşi var. Bu ateşin yükselmesinin sebebi ise insanlardır. İnsanların doğaya yaptığı tahribat sonucu küresel ısınmanın etkileri öncelikle kutuplarda hissedilmeye başlandı. Artık günümüzde hepimiz iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. İklim hep değişe gelmiştir. Güneşin etkileri dünyanın astronomik hareketleri volkan patlaması ve tektonik hareketler buna neden olabilir. Dünya her 150 bin yılda periyodik olarak 1 derece ısınıp 1 derece soğur. Fakat günümüzde bu ısınma süresi 150 yıla indi; bin kat arttı. Önümüzdeki 70 yılda dünya 7 derece ısınabilir ve ekolojik sistem çökebilir” diye konuştu.
Tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçilmeli
Dünyadaki iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlerle başladığını dile getiren Kadıoğlu, “Toprağın işlenmesinin ardından sanayi devriminin olması atmosfere olan sera gazı salınımını artırdı. 2100 yılında Ege ve Akdeniz’de 4 ila 7 derece artış olması bekleniyor. Bu koşullarda tarım ve hayvancılık yapmak çok zor. İklim değişikliği raporları okunarak önceden tarım sektörü planlanmalı. Gelecek için tarıma elverişli alanlar rezerve edilip yapılaşmanın önüne geçilmeli. Biz bugün tarım yapılacak yerlere apartmanlar dikiyoruz. Dünyadaki sıcak gün sayısı artıyor, bitki büyüme süreleri de değişiyor. Artık daha erken hasat yapılacak. Bu konuda hazırladığımız tarımda sürdürülebilirlik raporuna isteyenler internetten ulaşabilirler. Sıcaklığın artması bazı hastalıkları da artıracak. Gıda zehirlenmeleri, Akdeniz sineği gibi böcek ve parazitler artacak. 1 derecelik bir artış ishalin artmasına neden oluyor. Artan sağlık sorunları da tedavi masraflarını çoğaltacak” ifadelerini kullandı.
İklim krizi doğal afetleri de artırıyor
İklim krizinin doğal afetleri de artırdığını kaydeden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, orman yangınları, sel, fırtına, hortum ve yıldırım gibi olayların daha çok görülebileceği konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Kadıoğlu, şunları söyledi:
“Isınmaya bağlı olarak, kıyılardaki su seviyeleri de yükselecek. Bu nedenle sulamada kullanılan yer altı su kaynaklarının tuzluluk oranı da artacak. Bazı sahil kesimleri ve kumsallar sular altında kalacak. Turizm etkilenecek. Turizm sezonu bahar aylarında başlayacak; sezon ortasında tatil yapmak aşırı sıcaklar nedeniyle mümkün olmayacak. Artık yaz ortasında ülkenin daha kuzeyleri tercih edilecek. Yağmur rejiminde ise güney bölgelerde azalırken Karadeniz’de ise artış gözlenecek. Dünyada ise özellikle Kuzey Afrika’da büyük kuraklıklar görülecek. Avrupa ülkelerine kitlesel göçler söz konusu olacak. Bu nedenle AB ülkeleri iklim krizine karşı daha hassas durumda çünkü kuraklık ve göç ulusal güvenlik problemlerine neden olabilir.”
Su ayak izini azaltmak için tasarruf yapın
2030 yılında Türkiye’nin su sıkıntısı yaşayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki bizler bu konuda neler yapabiliriz? Özellikle su, gıda ve enerji tüketimini azaltmamız lazım. Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür felsefesini herkesin benimsemesi çok önemli. Yağmur suyunu toplayın. Yağmur hasadı yapın. Bahçenizi yağmur suyuyla sulayın, kapınızın önünü bu suyla yıkayın. Su kaybını azaltmamız gerek. Yerel yönetimler de acilen iklim risk yönetimine geçmeli. Afetlere hazırlık iklim uyum çalışmalarına geçilmeli. Tarımda su ayak izine dikkat edilmeli, örneğin mısır salatalığa göre 2 kat daha az su tüketiyor. 2 kat fazla kar bırakıyor. Ülkemizde tropikal meyvelerin üretiminden vazgeçilmeli. Çünkü o bitkiler tropikal yağmurlara alışkın olduğu için ülkemizin su kaynaklarını tüketiyor. Kırmızı et yerine sebze tüketmeliyiz. Bir hamburger yapmak için tarladan ve çiftlikten tabağa gelene kadar 2,5 ton su harcanıyor. 1 A4 kağıt 10 litre su demek, 1 fincan kahve 140 litre ve 1 tişört üretmek için ise 2 bin 700 litre su harcanıyor. Avrupalı ülkeler az su tüketen ve verimli bitkilerin tarımını yaparken bizlerden çok su tüketen pamuk ve tekstil ürünlerini alıyor. Aslında farkında olmadan suyumuzu da onlara vermiş oluyoruz. Kurak bölgelerde sera kullanımı su tasarrufunu artırıyor. Tarım alanlarının yapılaşmaya kapatılması ve gelecek nesiller için de bu alanların korunması çok önem taşıyor.”
Antalya’da bu yıl 22’ncisi düzenlenen GROWTECH ANTALYA fuarı kapsamında gerçekleşen ’İklim Demleniyor’ başlıklı panelde konuşan, iklim ve hava durumunun iki ayrı kavram olduğunu fakat sıklıkla karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “İklim değişikliği 100 yıllık bir olay; hava durumu ise günlük olarak değişiyor. Küresel ısınma devam ediyor. Dünyanın ateşi var. Bu ateşin yükselmesinin sebebi ise insanlardır. İnsanların doğaya yaptığı tahribat sonucu küresel ısınmanın etkileri öncelikle kutuplarda hissedilmeye başlandı. Artık günümüzde hepimiz iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. İklim hep değişe gelmiştir. Güneşin etkileri dünyanın astronomik hareketleri volkan patlaması ve tektonik hareketler buna neden olabilir. Dünya her 150 bin yılda periyodik olarak 1 derece ısınıp 1 derece soğur. Fakat günümüzde bu ısınma süresi 150 yıla indi; bin kat arttı. Önümüzdeki 70 yılda dünya 7 derece ısınabilir ve ekolojik sistem çökebilir” diye konuştu.
Tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçilmeli
Dünyadaki iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlerle başladığını dile getiren Kadıoğlu, “Toprağın işlenmesinin ardından sanayi devriminin olması atmosfere olan sera gazı salınımını artırdı. 2100 yılında Ege ve Akdeniz’de 4 ila 7 derece artış olması bekleniyor. Bu koşullarda tarım ve hayvancılık yapmak çok zor. İklim değişikliği raporları okunarak önceden tarım sektörü planlanmalı. Gelecek için tarıma elverişli alanlar rezerve edilip yapılaşmanın önüne geçilmeli. Biz bugün tarım yapılacak yerlere apartmanlar dikiyoruz. Dünyadaki sıcak gün sayısı artıyor, bitki büyüme süreleri de değişiyor. Artık daha erken hasat yapılacak. Bu konuda hazırladığımız tarımda sürdürülebilirlik raporuna isteyenler internetten ulaşabilirler. Sıcaklığın artması bazı hastalıkları da artıracak. Gıda zehirlenmeleri, Akdeniz sineği gibi böcek ve parazitler artacak. 1 derecelik bir artış ishalin artmasına neden oluyor. Artan sağlık sorunları da tedavi masraflarını çoğaltacak” ifadelerini kullandı.
İklim krizi doğal afetleri de artırıyor
İklim krizinin doğal afetleri de artırdığını kaydeden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, orman yangınları, sel, fırtına, hortum ve yıldırım gibi olayların daha çok görülebileceği konusunda uyarıda bulundu. Prof. Dr. Kadıoğlu, şunları söyledi:
“Isınmaya bağlı olarak, kıyılardaki su seviyeleri de yükselecek. Bu nedenle sulamada kullanılan yer altı su kaynaklarının tuzluluk oranı da artacak. Bazı sahil kesimleri ve kumsallar sular altında kalacak. Turizm etkilenecek. Turizm sezonu bahar aylarında başlayacak; sezon ortasında tatil yapmak aşırı sıcaklar nedeniyle mümkün olmayacak. Artık yaz ortasında ülkenin daha kuzeyleri tercih edilecek. Yağmur rejiminde ise güney bölgelerde azalırken Karadeniz’de ise artış gözlenecek. Dünyada ise özellikle Kuzey Afrika’da büyük kuraklıklar görülecek. Avrupa ülkelerine kitlesel göçler söz konusu olacak. Bu nedenle AB ülkeleri iklim krizine karşı daha hassas durumda çünkü kuraklık ve göç ulusal güvenlik problemlerine neden olabilir.”
Su ayak izini azaltmak için tasarruf yapın
2030 yılında Türkiye’nin su sıkıntısı yaşayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki bizler bu konuda neler yapabiliriz? Özellikle su, gıda ve enerji tüketimini azaltmamız lazım. Az tüket, yeniden kullan, geri dönüştür felsefesini herkesin benimsemesi çok önemli. Yağmur suyunu toplayın. Yağmur hasadı yapın. Bahçenizi yağmur suyuyla sulayın, kapınızın önünü bu suyla yıkayın. Su kaybını azaltmamız gerek. Yerel yönetimler de acilen iklim risk yönetimine geçmeli. Afetlere hazırlık iklim uyum çalışmalarına geçilmeli. Tarımda su ayak izine dikkat edilmeli, örneğin mısır salatalığa göre 2 kat daha az su tüketiyor. 2 kat fazla kar bırakıyor. Ülkemizde tropikal meyvelerin üretiminden vazgeçilmeli. Çünkü o bitkiler tropikal yağmurlara alışkın olduğu için ülkemizin su kaynaklarını tüketiyor. Kırmızı et yerine sebze tüketmeliyiz. Bir hamburger yapmak için tarladan ve çiftlikten tabağa gelene kadar 2,5 ton su harcanıyor. 1 A4 kağıt 10 litre su demek, 1 fincan kahve 140 litre ve 1 tişört üretmek için ise 2 bin 700 litre su harcanıyor. Avrupalı ülkeler az su tüketen ve verimli bitkilerin tarımını yaparken bizlerden çok su tüketen pamuk ve tekstil ürünlerini alıyor. Aslında farkında olmadan suyumuzu da onlara vermiş oluyoruz. Kurak bölgelerde sera kullanımı su tasarrufunu artırıyor. Tarım alanlarının yapılaşmaya kapatılması ve gelecek nesiller için de bu alanların korunması çok önem taşıyor.”
Antalya HABERİ
İhlas Haber Ajansı (İHA), diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.