Antalya’yı 2050’de ne bekliyor? Kentte risk artıyor!
Antalya’yı 2050’de ne bekliyor? Kentte risk artıyor!
İçeriği Görüntüle

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 7.4 büyüklüğünde meydana gelen ve çevre illerde de hissedilen, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, depremin yıl dönümünde yaptığı açıklamada ülkemizin çok sayıda depremin meydana geldiği aktif deprem kuşağı üzerinde yer aldığını ve sadece depremlerle değil, çok sayıda heyelan, taşkın gibi doğa kaynaklı afetler ve yangınlar sebebiyle her yıl yüzlerce can kaybı, milyarlarca liralık ekonomik kayıp ile karşı karşıya kalındığını ifade etti.

Antalyajmo17Agustosuyarı

17 Ağustos 1999 tarihinde Kocaeli’nde meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki deprem çevre illerde de büyük etki yaratmıştı. Kocaeli, Sakarya, Düzce, İstanbul, Yalova ve Bolu illerinde yoğun olarak hissedilen, resmî rakamlara göre 20.000’e yakın kişinin yaşamını yitirmesine, yaklaşık 50.000 kişinin de yaralanmasına sebep olan 17 Ağustos 1999 depremi, 12 yıl sonra Van’da, 24 yıl sonra Kahramanmaraş’ta kendini en şiddetli şekilde hatırlattı. Bu büyük felaketin üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen ülkemizde depremlere karşı hâlâ tedbirsiz olunduğunu ifade eden Antalya Jeoloji Mühendisleri Odası, “Sadece depremler değil, çok sayıda heyelan, taşkın gibi doğa kaynaklı afetler ve yangınlar sebebiyle her yıl yüzlerce can kaybı, milyarlarca liralık ekonomik kayıp ile karşı karşıya kalmaktayız. Ülkemiz bulunduğu coğrafik konumu, jeolojik ve tektonik yapısı ile iklimsel koşulları gereği afete dönüşebilecek doğa olaylarının etkisi altındadır. Sadece depremlerin değil heyelan, kaya düşmesi gibi kütle hareketleri, sel ve taşkınlar, volkanik aktiviteler, zeminlerde çökmelerden kaynaklı obruklar, tıbbi jeolojik riskler gibi jeolojik ve hidrojeolojik kökenli afetlerin; fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık ve kar yağışı gibi olaylara bağlı olarak gelişen meteorolojik kökenli afetlerin ve özellikle son zamanlarda çok sık karşılaştığımız yangın olaylarının etkisi altında yaşamaya devam ediyor” dedi.

YAPILMASI GEREKENLER SIRALANDI

Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 depreminin ardından getirilen çözümlerin afet risklerini azaltmak yerine, “yara sarma” amacından öteye gidemediğinin vurgulandığı açıklamalarda, “Acilen “Afet ve Acil Durum Bakanlığı” kurulmalı, bir daire başkanlığı üzerine yıkılan yük bakanlık düzeyine yükseltilmelidir. Yerel idarelerimizin çoğu afetler karşısındaki sorumluluklarını bilmedikleri gibi kentlerini tehdit eden tehlike ve risklerinden de habersizdirler. 2021 yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı öncülüğünde oluşturulan İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP)’nın yürürlüğe konulması önemli bir gelişme olmakla birlikte, yerel idarelerin uzmanlık gerektiren bu planlar hakkında gerek yeterince bilgi sahibi olamamaları gerekse çoğunun bünyesinde afet riskleri ile mücadele birimlerinin bulunmaması nedeniyle doğa kaynaklı afetlere karşı yeterli tedbirleri alınamadığı görülmektedir. İRAP raporlarının, daha önce çok sayıda örnekte yaşandığı gibi, eyleme dönüşemeden “tozlu raflarda” kalma olasılığı büyüktür. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hatta oluşturulmasını önemsediğimiz Afet ve Acil Durum Bakanlığınca belediyelerin kurumsal yapısı içinde “Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlıkları”nın kurulması zorunlu hale getirilmelidir” ifadelerine yer verildi.

Antalyajmodeprem

TÜRKİYE RİSKLİ BİR BÖLGEDE YER ALIYOR

JMO Antalya Şubesi ülkemizde “Aydın, Balıkesir, Bingöl, Bolu, Burdur, Denizli, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Hakkâri, Hatay, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Muğla, Osmaniye, Sakarya, Tokat” kentleri başta olmak üzere faylar üzerinde yaşayan kentler bulunmaktadır. Çok sayıda baraj, gölet, atık barajı ve kritik sanayi tesislerimiz doğrudan fay zonları veya hatlarının üzerine ya da çok yakınına inşa edilmiş bulunmaktadır. Halkın can ve mal güvenliği hiçe sayılarak fay zonlarının sakınım bandı içine onlarca bina ve bina türü yapıya her gün yapı ruhsatı verilmesi uygulamasına derhal son verilmeli, bu konuyu düzenleyen “yasalar” acilen çıkarılmalıdır. Sonuç olarak 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin üzerinden geçen 26 yıla rağmen, doğa kaynaklı afet karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapımızı güçlendiren, olası afetler karşısında kırılganlıklarımızı yeterince azaltan zarar azaltma politikalarında ısrarcı olmalıyız” diyerek sözlerine son verdi.

BASIN BÜLTENİ

Kaynak: GÜNCEL ANTALYA