Sağlık

Ölüme götüren yolda belirti vermeyebilen o hastalık risk barındırıyor

Kalp, beyin ve böbrek gibi hayati organlara zarar vererek ilerleyen yüksek tansiyon, belirti göstermeden ilerleyebiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Hakan Şahin, "Havadaki ince toz miktarında her 10 mikrogramlık (yani milyonda bir gramlık) artış, yüksek tansiyon riskini yaklaşık yüzde 15 oranında artırmaktadır" dedi.

Yüksek tansiyon, kanın atardamar duvarlarına uyguladığı kuvvetin devamlı ve çok yüksek seviyede gerçekleşmesi olarak tanımlanıyor. Birçok hipertansiyon hastası, tansiyonunun yüksek olduğunu fark etmeyebiliyor. Herhangi bir belirti kaydetmeden ilerleyen hipertansiyon, kalp krizi ve felç gibi ölümle sonlanabilen sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Kardiyoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü kapsamında yaptığı açıklamada, hastalığın risk faktörleri ve erken tanının önemine yönelik bilgi aktarımında bulundu.

"TANSİYON YÜKSEKLİĞİ BİRÇOK HASTALIĞIN HABERCİSİ OLABİLİR"

Tansiyonun kalbin vücuda kan pompalaması esnasında damarlarda meydana getirdiği basınca bağlı olarak oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Şahin, "Kalp kasılırken büyük, gevşerken küçük tansiyon oluşur. Büyük tansiyonun 120'yi, küçük tansiyonun 80'i geçmesi kişiyi tansiyon açısından riske sokar. Büyük tansiyonun 120-139, küçük tansiyonun 80-89 aralığında olmasına hipertansiyon öncesi dönem denir. Bu düzeydeki tansiyon, ek risk faktörleri varsa ilaç tedavisi gerektirebilir; yoksa yaşam tarzı değişikliği yeterlidir" diye konuştu.

"TANSİYONUN TEK SEFERLİK YÜKSEKLİĞİ DEĞİL ORTALAMASI ÖNEM TAŞIYOR"

Hipertansiyon tanısı için tek bir ölçümün yeterli olmadığını belirten Şahin, "Tansiyonun bir kez yüksek olması değil, ortalama değeri değerlidir. Devamlı olan tansiyon yüksekliği damarlara zarar vererek kalp, beyin, böbrek hastalıklarına neden olur. Hormonal hastalıklar, böbrek hastalıkları ve damarsal problemler bazı bireylerde hipertansiyona yol açabilir. Ancak tüm hipertansiyon hastalarının sadece yüzde 5-10'unda tıbbi bir neden tespit edilebilir. Geri kalan yüzde 90-95 hastada altta yatan belirgin bir hastalık yoktur" ifadelerine yer verdi.

"GENETİKTEN UYKUYA, BİRÇOK FAKTÖR HİPERTANSİYONA ZEMİN HAZIRLIYOR"

Hipertansiyona sebep olabilecek durumlara ilişkin bilgi veren Uzm. Dr. Şahin, genetik geçişin yüzde 30-50 oranında olduğunu, yaş ilerledikçe hipertansiyon sıklığının da arttığını belirtti. Sağlıksız beslenme, fazla tuz tüketimi, potasyum eksikliği, obezite, hareketsizlik, sigara, alkol, stres, yetersiz uyku ve uyku apnesi gibi faktörlerin de yüksek tansiyonla ilişkili olduğunu ifade eden Şahin, "Ülkemizde günlük tüketilen tuz miktarı 20 gram civarındadır. Bu miktar, önerilen sınırın dört katı" uyarısında bulundu.

ÇEVRESEL ETKENLER: HAVA, GÜRÜLTÜ, KİMYASALLAR VE AĞIR METALLER

Hava kirliliğinin de hipertansiyon riskini artıran unsurlar arasında yer aldığının altını çizen Şahin, "Havadaki partikül madde miktarındaki her 10 g/m'lük artış, hipertansiyon riskini yaklaşık yüzde 15 oranında artırmaktadır" diye konuştu. Toprak ve sudaki ağır metal kirliliğinin de tansiyon üzerinde etkili olduğuna dikkat çeken Şahin, kurşun, kadminyum, arsenik gibi maddelerin hipertansiyon sıklığını artırdığını kaydetti. Ayrıca, çevresel gürültü kirliliğinin, özellikle trafik ve şehir gürültüsüne uzun süre maruz kalan bireylerde stres yanıtı ve uyku bozukluğu yoluyla hipertansiyon riskini artırabileceğini ifade etti.

"TANSİYONUNUZU DÜZENLİ ÖLÇTÜRÜN, RİSKLERE KARŞI BİLİNÇLİ OLUN"

Hipertansiyonun erken tespit edilmesinin ölümcül hastalıkların engellenmesinde büyük rol üstlendiğini vurgulayan Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, hiçbir şikayeti olmayan bireylerin bile yılda bir kez tansiyon ölçtürmesi gerektiğini söyledi. Şahin, çevresel faktörlere karşı farkındalık oluşturulması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesinin hipertansiyonla mücadelede temel adımlar olduğunu sözlerine ekledi.