Duygusal olarak ‘zeki’ miyiz?

Muhabir: Cansın Özyıldırım


Duygusal olarak “zeki” olmak; duygusal okur yazarlığı, insanın ben merkezli odağını ve dürtülerini bir kenara bırakabilmesini, öz disiplini, motivasyonu içinde barındırdığından sosyal ve toplumsal anlamda olumlu etkileri büyük.
Duygusal zekâ türüne ait yetenekleri 5 ana başlık altında topladığımızda; Öz bilinç, duyguları idare edebilmek,kendini harekete geçirmek, başkalarının duygularını anlamak ve sosyal beceriler gibi insanın sosyal bir varlık olduğunun gerçekliğini görebiliyoruz. Duygusal zekanın gelişmiş olması,empatiye,başkasının açısından bakmaya olanak tanırken, bu durum da toplumsal ilgiye, hayırseverliğe ve şefkate yol açıyor. Olayları başkalarının bakış açısından da görebilmek, önyargılı kalıpları kırarak hoşgörüyü ve farklılıkların kabulünü doğuruyor. Bunlar toplumumuzda insanların karşılıklı saygı içinde yaşamalarını ve verimli bir toplumsal diyalog yaratılmasına da olanak sağlıyor. Bu bağlamda duygusal zekanın geliştirilmesinin yollarını çocuklarımıza erken yaşlarda aşılamaya ve onları bu doğrultuda doğru yöntemler kullanarak ve doğru yönlendirmeler ışığında büyütürken çok daha bilinçli nesiller yetiştirmek açısından da oldukça önemli bir rol bizlere düşüyor.
Sosyal ilişkileri yürütebilmek duygusal zekanın görevi
Bireyin motivasyon, duygularını frenleme, başkalarını anlama ve sosyal değişkenlere göre kendisini ayarlama kapasitesi gibi sosyal bir beyin aktivasyonunu olan duygusal zeka,kişinin kendisi veya başkalarının duygularının farkında olabilme, duruma göre bu duygularını ayarlama becerisini de gösteriyor. Düşünce süreçlerine etki eden duyguları da hesaba katarken bireyin empati yeteneğini, duygularını ayarlamasını, hangi uyarana nasıl tepki vereceğini belirleyen kapasite aynı zamanda durumları bir bütün olarak algılama, motivasyon ve sosyal ilişkileri yürütebilme becerisi gibi davranışlarında tanımı olarak da biliniyor.